6-7 Eylül tarihlerinde benim de ikinci gününe katıldığım İstanbul Finans Zirvesi "Jeopolitik Riskler ve Finans" teması ile gerçekleştirildi. Yedinci kez düzenlenen zirveye ulusal ve uluslararası düzeyde önemli bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, sektör temsilcileri katıldı. Bu kongre ana akım sayılabilecek bir yapıda olduğu ve muhtemelen düzenleyenler de bunu reddetmeyeceği için, katılımcı profili ya da ana başlıklar - sunumlar üzerine genel bir eleştiri yapmam pek mantıklı olmaz. Heterodoks önerilerin tartışılacağı bir platform yoktu. Yine de konuşulacakları merak ettiğim için (Fikir yapınız farklı olsa bile her kesimden insanları en azından dinlemek önemlidir.) katılmak için boş gün yarattığıma pişman değilim.
Katıldığım ikinci gün, ana başlıkla bağlantılı şekilde, ilkokuldan beri öğrendiğimiz "Türkiye'nin jeopolitik önemi" ve Türkiye'nin İstanbul özelinde finans merkezi olma hevesi çerçevesinde geçti diyebilirim. İyi niyetli sunumların ağırlıkta olduğu günde benim için öne çıkan sunum, kamuda da önemli görevler almış olan Vedat Akgiray hocamızın sunumuydu. (Tabii ki sunumlardan birçok not aldım ama bütün notlarımı paylaşırsam yazı çok uzun olur.) Hocamız sunumunda iktisat terminolojisi için dikkate değer "good finance - iyi finans" kavramını kullandı. Özetlemek gerekirse, artık dünya üzerinde piyasayı yönlendirme gücü olan fonların sürdürülebilir projeleri (çevre projeleri gibi) desteklemesi gerektiği ve bunun da halkın toplumsal baskısı ile yapılabileceğini, hatta yapılmaya başladığını söyledi. Bir başka ifadeyle hocamız regülasyon yerine sistemin kendisini insanlık için daha iyi bir yere çekme potansiyeline umut bağlamış durumda diyebiliriz. Hocanın sunumundan sonra soru için söz alıp "Finansın yükselişi tesadüf değildir - sanayideki kar düşüşünün etkisiyle 80'lerden itibaren başlayan bir süreçtir - bu süreç Greenspan gibi deregülasyon yanlısı birçok aktörün önderliğinde yaşanmıştır ve dünya tarihinde ilk defa en zengin %1'in serveti, kalan %99'un servetini geçmiştir notlarıyla beraber, bu işin sistem içinde regülasyonsuz olmayacağını, deregülasyonun bizi buraya getirdiğini, bu noktada hocaya ne düşündüğünü" sordum. Aldığım cevap haliyle "Regülasyonla - kanunla olmaz. Kimse zorla bir şey yapmaz." çerçevesinde oldu. Tam da burada gözden kaçmaması gereken bazı noktalar var: 1. Evet kapitalizmde devlet piyasaya rağmen çalışmaz. Yani kapitalizmin anarşik yapısını - finans kapitali dizginlemek için üretilecek bir regülasyonun yaşaması zaten pek olası değil. (Neoliberalizm, küreselleşme ve finansallaşma üçlüsü buraya sosyal ve düzenlemeci devleti dışlayarak geldi.) Ancak aynı sistemin yapısı dünya geleceği ile değil sermayenin nasıl büyüyeceği ile ilgilenir. Bu nedenle yüksek kar imkanları varken, hiçbir sermaye (Sermayeyi; bir sınıf, toplumsal ilişkilerin kesişme noktası anlamında kullanıyorum.) getirisi düşük çevre projelerini fonlamaz. Sermayenin sınıf bilinci bunu gerektirir. "Sosyal sorumluluklar" sadece birer göz boyamadır. 2. Hocamızın önermesinin geçerli olması için "tam enformasyon" ortamı da gerekli. Türkiye Varlık Fonu, bireysel emeklilik sistemi gibi bizde de kurulmaya çalışılan yeni finansal yapıda küçük birikimleri olan insanlar (toplumun çoğunluğu) kısa vadeli getirilerine bakmak zorundadır. Bu nedenle fonların nereye gittiğini sorgulama gereği duymazlar bile. Sorgulasalar bile bu verilere erişmek kolay değil. Şeffaf bir finansal sistem sadece bir hayaldir diyebilirim. 3. Türkiye gibi finansal anlamda bağımlı (sermaye girişi - borç vb.) ülkelerin gerçek iktisadi bağımsızlığının bu deregülasyon ortamında sağlanması kolay değil. (Kurtuluş eğitim ve teknoloji devriminde veya her bankanın devletleştirilmesinde diyenler olacaktır. Orası size kalmış.) Bu nedenlerle "iyi finans"ın fazlasıyla "iyi niyetli bir beklenti" olduğunu ve gerçekleşmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Yine de heterodoks iktisatçılar bu önermeyi dikkate alıp eleştiri geliştirebilirler. En azından 2008 krizinin gelişini önceden bilenler yazdıkları ile dikkat çekmektedir. Egemenlik neoliberallerde olduğu için (Gerçi IMF bile neoliberalizmi sorgulamaya başladı.) somut öneriler geliştirmekte fayda var. Bir önemli ek daha var. Türkiye'deki varlık dağılımında ağırlığın vadeli mevduatlar veya DİBS'ler olduğu da verilerle gösterildi zirvede. Bu oldukça doğal bir durum, zira bu ülkede gayrimenkulde ciddi rant imkanı varken, borsa gibi araçların volatilitesi yüksekken ve toplumun önemli bir kısmının büyük birikimleri yokken bu durumun yaşanması oldukça normal. (Bunu katılımcılar da kabul ediyor.) Bu çerçevede finans merkezi olma hedefi için, İslami fonları çekmek ve bu yapıyı değiştirmek temel hedefler olarak masada duruyor diyebiliriz. Her ne kadar bu tip zirvelerde eleştirecek noktalar bulsanız bile, bu zirvelerin yapılması önemlidir. Birinci ağızlardan hedefleri ve yolları duymak, fikirlere katılmasanız bile, küçümsenmemesi gereken bir noktadır. (Ayrıca nadiren de olsa, kısmen eleştirel bakış getiren panelistler de vardı.) Sonuçta fikir alışverişi kötü olmasa gerek... Sadece bu nedenle bile emeği geçen herkese teşekkür edilebilir. Not: Zirveye öğrenci ve akademisyenlerin katılımı ücretsiz. Bilgi için bkz: http://www.istanbulsummit.com/ Herkese iyi bayramlar.
0 Comments
|
AuthorMuhtelif notlar... Archives
Kasım 2017
Categories |